biri doğu'ya
biri batı'ya
tanım, elbet basit: ken kesey'in ünlü bir romanıdır guguk kuşu. ve belki de en fazla bu yüzden nefret ederim tanımlardan ve onları yapma zorunluluğundan.
bana göre ise guguk kuşu, bana ait koca bir dönemi kapsar. üniversite bir'imdir o benim. oya işler gibi üzerine titrediğim, portre çizer gibi ince ince ter döktüğüm, bebek bakar gibi uykusuz geceler geçirdiğim ilk çalışmamdır.
her ertesi yıl açıp baktıkça hep aynı gururu duyduğum..
internetle pek aramın olmadığı bir zamanda tanışmıştım mcmurphy ile. iyiki de öyle olmuş. teknoloji ile varamazdım bu adamın derinliklerindeki gizeme yoksa. google'ın hiçbir sonucu ister önüme capcanlı getirip koysun, ister taklalar atsın, tatmin edemezdi beni. zira kendim keşfetmeli, analiz edip iyice içselleştirip, kafamda tasarlayıp, hamur gibi şekil verip, kendim yazmalıydım her karesini eşsiz güzellikteki bir modeli resmeder gibi.
mcmurphy ile aramızdaki tek sorun olan, o günlerde yeni yeni tanışmış bulunduğum mla kurallarını saymazsak, her şey neredeyse mükemmel gitmişti. beni neredeyse "sistem" düşmanı haline getirmesiyle sonuçlanmış bir adam'ım ol(uş)muştu hayatımda, makale tamamen bittiğinde. ve bir akıl hastanesi dolusu sırdaşım elbet..
onlar iyi bilir, bir kitap başında elinde fosforlu bir marker'la sabahlamak, guguk kuşu misali kitabın içinden geçip hastane koridorlarında dolanmak, empatiyi abartıp akıl hastası haline gelmek, notlar almak, tek tek hocalara danışmak, müsvetteler dolusu hayaller yazmak, olmadı; silip baştan yazmak, onların bir bir altını çizmek, akıl sağlığını yitirircesine bir kitaba bağlanmak, nedir..
bu kitabı neden bu denli ciddiye aldım, ben de bilmiyorum..
ama sizinleyim, sizin tarafınızdayım chief bromden, dale harding, max taber, george sorensen, cheswick, martini, scanlon, billy bibbit, ve randle patrick mcmurphy!!
sizinleyim tee o günden beri..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder